10 Ocak 2013 Perşembe

hürriyete doğru

Heeeey
Ne duruyorsun be at kendini denize
Geride bekleyenin varmış aldırma 
Görmüyor musun her yanda hürriyet
Yelken ol, kürek ol, balık ol, su ol
Git gidebildiğin yere....

       Orhan Veli Kanık'ın çok sevdiğim şiirlerinden birini hatırlattı bu tabak bana. Anonim olarak internette bulunan bir deseni çalıştım. Ama gökyüzü efekti vererek de yorumumu kattım. Ne dersiniz, güzel olmuş mu? 
       Bu da fırına girmeden önce ki hali...

       Okumak isteyenler için şiirin tamamını da yazayım...

HÜRRİYETE DOĞRU
Gün doğmadan 
Deniz daha bembeyazken çıkacaksın yola
Kürekleri tutmanın şehveti avuçlarında
İçinde bir iş görmenin saadeti
Gideceksin
Gideceksin ırıpların çalkantısında
Balıklar çıkacak yoluna karşıcı
Sevineceksin
Ağları silkeledikçe
Deniz gelecek eline pul pul
Ruhları sustuğu vakit martıların
Kayalıklarındaki mezarlarında
Birden 
Bir kıyamettir kopacak ufuklarda
Deniz kızları mı dersin, kuşlar mı dersin
Bayramlık seyranlar mı, şenlikler cümbüşler mi 
Gelin alayı, teller, duvaklar, donanmalar mı 
Heeeey
Ne duruyorsun be at kendini denize
Geride bekleyenin varmış aldırma 
Görmüyor musun her yanda hürriyet
Yelken ol, kürek ol, balık ol, su ol
Git gidebildiğin yere....

18 Eylül 2012 Salı

back to school

       Her yıl okul başlarken yapılan klasik haberlerden biriydi okula gitmeden kahvaltı yapılması gerektiği. Bu yıl uzmanlar düşünmüşler ve özellikle büyükşehirlerde yaşayan öğrencilerin evden çıkmadan mutlaka kahvaltı yapması gerektiğini vurgulamaya karar vermişler. Nedeni belli; tabi ki trafik... 
       Kendi öğrenciliğimi düşündüm de evden çıkmadan kahvaltı yaptığım halde okula vardığımda çoktan tekrar acıkmış oluyordum. Kolay değil; 5 yıl Pendik-Taksim arasındaki trafiğe sabah akşam maruz kalmış biriyim. Otobüsleri oturacak yer değil de en azından ayakta durabilecek yer bulmak için bekleyen, AR-GE faaliyetlerini oturarak uyuma, ayakta uyuma, kısa süreli mesafelerde geceden eksik kalan uykuyu tamamlama gibi alanlarda yürüten, okuldan eve döndüğünde yorgunluktan bir kenarda sızıp kalan bir öğrenci olarak okulu nasıl bitirdiğimi düşünüyorum. Ve bu çizimimi benim gibi öğrencilik hayatı yollarda geçenlere atfediyorum:)
       Yeni eğitim-öğretim yılının tüm öğrenci ve öğretmenlere hayırlı olmasını diliyorum. Aslında düşündüm de velileri de unutmamak gerek:) 

Buradan buyurun(tık tık...)

13 Eylül 2012 Perşembe

just a gift

       Rutine bağlayan yaşantımda bir farklılık olsun dedim ve normalde yapmayacağım türden bir şey yaptım. Takip ettiğim bloglardan birinde düzenlenen bir etkinliğe katıldım. "Madam Dö Gonç- Bardaklaşma Etkinliği" Etkinliğe dair detay vermem gerekirse; bir bardak alıyorsunuz ve içine ne isterseniz koyup eşleştiğiniz kişiye gönderiyorsunuz. Hediye alma fikrinden çok gizemi cezbetti belki de. Şimdiye kadar görmediğim ve büyük ihtimalle şimdiden sonra da görmeyeceğim birini tanımaya çalışmak, hoşlanacağı bir şeyler bulabilmek ve biraz da kendimi anlatmak için bir şeyler yapmak... Eğlenceli olabilir gibi geldi. Ben de hemen katıldım ve eşleşme gününü heyecanla beklemeye başladım.
       Deneme bir'ki adlı blogun sahibi Berrak Hanım ile eşleştik. Araya bayram ve tatillerin girmesi süreci biraz sekteye uğratmış gibi görünse de aslında düşünmek ve hazırlanmak için bol bol vaktimizin olmasını sağladı. Sonuç, tabi ki bir o kadar mutluluk verici oldu.
       Hazırlayacağım hediyeler Berrak Hanım'a hitap eden ama bir taraftan beni anlatan bir şeyler olmalı diye düşündüm. Genelde sade ama üretimi ya da tasarımı ile bir fark oluşturan şeylerden hoşlanırım. Bu yüzden sır altı çatlatma tekniği ile üretilmiş, sade bir görünüme sahip fakat ağız kısmındaki hareketle farkını ortaya koyan bir fincanı tercih ettim.
     
       Amaç kendini anlatmak olunca yaptığım çini yüzüklerden biri kutuya girmeliydi. Daha önceki bir çizimimi kullandığım üzerinde prenses olan mıknatıslı kitap aralığını da ben yaptım. Artık nasıl bir anımda çizdiysem pek bir asabi olmuş:) 
       Kargonun yolunu tutacağım gün aklıma yeni bir şeyler denemek geldi. Ve kedi sever biri için ilk taş boyama denememi yapmaya karar verdim. Bir de ne göreyim; kışın buz gibi bir havada sahilden topladığım taşların arasında aldığım fincan altlığı ile aynı renge sahip bir taş hem de tam istediğim gibi kağıt ya da peçete ağırlığı olarak kullanılabilecek boyutta.  

       Kahve olur, kitap olur da çikolata olmaz mı!
       Sıra geldi bana gelenlere:) En iyisi Berrak Hanım'ın dilinden anlatmak:
       "Senin için; renkli tasarımların için minik bir defter ve minik boya kalemleri, mutlu notlar alman için turuncu bir kalem, bir ömürlük hatrı olan dostlarınla paylaşman için Türk kahvesi, ağzının tadı hiç bozulmasın diye minik çikolata seçtim." 
       Minik boya kalemlerimin defterle birlikte çantamda yerleri ayrıldı bile. Dışarı çıkarken çantama ihtiyaç duyacağım renklerimi seçip alırdım ama bu minik kalemler sayesinde tüm renklerim yanımda olacak. Bana çocukken babamın gittiği ülkelerden gönderdiği kartları hatırlatan kartpostal, Rus bir ressam olan Vassili KANDINSKY'nin bir kompozisyonundan oluşuyor. 
       Kutudan Uykucu Şirin çıkınca baya şaşırdım. Biri bana mı seslendi :) Biraz uykuculuk var da bende:p
       İkimizde hazırladığımız ve aldığımız hediyelerden memnun kalmış bir şekilde tamamladık etkinliğimizi. Geri dönüp baktığımda hoş tesadüflerle dolu, keyifli bir etkinlikti. İyi ki katılmışım diyorum.
       Kendime not: Bazen yeni şeyler denemek gerekiyormuş:)


16 Temmuz 2012 Pazartesi

kelebek etkisi


       Kendini mumyalama, sabırlı bir bekleyiş ve güzel bir günün sabahında tamamlanan başarılı bir transformasyon...Yavaşça esnetilen muhteşem desenlerle kaplı uzun ama kırışık kanatlar, uçmaya duyulan istekle yeni uzuvların keşfi ve özgürlüğe ama aynı zamanda kısa bir ömürde ölüme kanat çırpma mücadelesi...  
       Bu durum, her ne kadar ikinci bir çirkin ördek yavrusu vakası gibi görünse de aslında tırtılın güzelleşmek uğruna verdiği mücadele ve uğrunda geriye kalan ömründen vazgeçmesinin hikayesidir. Kim der gördüğünde içinde kıpırtılar oluşturan, bir mutluluk dalgasının tüm bedenine yayılmasına neden olan ve ufak kanat çırpışlarıyla peşinden koşma isteği uyandıran o küçük, o narin, o güzel kelebeğin dünyanın öbür ucunda bir kasırga çıkarabileceğini?
       Kim mi? Tabiki kaos teorisinin sahibi Edward Norton Lorenz . Kendime bu yazıyı hazırlamam için bir not bıraktığım daha önceki bir yazımda uzunca anlattığım kaos teorisi (merak edenler buraya tıklasın) ile ilgilidir bu felaketin kaynağı olan kelebek durumu. İş bu Edward der ki ; bir sistemin başlangıç verilerindeki küçük değişiklikler, büyük ve öngörülemez sonuçlar doğurabilir. Öyle ki Amazon ormanlarındaki bir kelebeğin kanat çırpması, ABD'de fırtına kopmasına neden olabilir. Demek ki neymiş; bizim etkisi büyük ama kendisi küçük olan kelebeğimiz o kadar da masum değilmiş:)
sliding doors
       Öyle anlar vardır ki bazen bir anlık gecikme, bazen bir anlık gaflet bazen de bu film de olduğu gibi bir metroyu kaçırma. Baş roldeki olan kadının o metroyu kaçırdığında hayatı nasıl oluyor ve kaçırmasaydı nasıl olacaktının sorgusu üzerine eski bir film. Temelde sadece bir kapının kapanması yani ufacık bir değişiklik. Ama öngörülemez sonuçları üzerine adamlar bir film çekmiş tıpkı daha önce de beğendiğimi söylediğim "THE BUTTERFLY EFFECT" filminde olduğu gibi.
       İçimizde hep bir geçmişe dönme arzusu, bugünkü bilinç düzeyimizle geçmişi değiştirme isteği var. Şu bir gerçek ki; geçmişimize geri dönmek için koyduğumuz her bir işaret, o güne saplanıp kalmamıza, geçmişi düzeltmeye çalışırken isteğimiz gibi hükmedip, şekil verebileceğimiz, en değerli anımız olan bugünümüzü kaçırmamıza neden oluyor. Geçmişi düzeltmek ve onun için hayıflanmak yerine bırakalım geçmiş geçmişte, edindiğimiz tecrübelerde yanımıza kar kalsın.
       Bugün hayatımızda yapacağımız küçük bir değişiklik kelebek etkisi oluşturabilir. Belki de bu küçük değişiklik sayesinde hayal dahi edemeyeceğimiz bir yerde oluruz. Dilerim ki bu küçük değişikliklerin sonu hep bir kelebeği gördüğümüzde hissettiğimiz mutluluk gibi olsun...


3 Temmuz 2012 Salı

ye, koş, ye üçgeni

       Sevgimizi hep etrafımızdakilere hissettirmeye çalışıyoruz, oysa ki asıl değer vermemiz gereken kendimizi hep ihmal ediyoruz. Bu ihmalkarlık, denize atılan bir taşın oluşturduğu dalga gibi büyüyerek ilerliyor. Daha mutsuz, daha sağlıksız, daha kaprisli bireyler haline geliyoruz. Spor yapmak; hobilerle uğraşmak; bazen kendi kendini ödüllendirmek; eşe, dosta, sevgiliye değil sadece kendine güzel görünmek için hazırlanmak özetle kendine zaman ayırmak; benliğimizde birçok kapıyı açan birer anahtar aslında. 
       İşte ben de bir baktım benim kapılar tek tek kapanmaya başlamış, biraz da sağlıklı yaşayalım dedim ve spora başladım... Bir gün PLATES, bir gün de FITNESS için olmak üzere haftada iki saati kendime ayırıyorum. Gerçi plates hocasının genelde gönlü olmadığı için spor programım haftada iki gün fitness olarak güncelleniyor. 
       Bugünlerde beni anlatan en iyi üçgen bu olsa gerek : "YE, KOŞ, YE":) 
       Her ne kadar spordan önce, hemen sonra ve eve döndüğümde olmak üzere 3 defa kahvaltı yapsam da şimdiden faydasını görmeye başladım.Tabi ki bu fayda yediklerimden değil :p Şikayetçi olduğum sağlık problemlerim azalmaya başladı. Aynı zamanda sadece kendim için bir şeyler yaptığıma inandığım bu iki saat sayesinde daha iyi hissetmeye başladım.
       Yaptığım çizimleri ilk defa bilgisayar ortamında renklendirmeyi denedim. Mouse ile bu işi yapmak baya uğraştırıcıymış :) Biraz acemice oldu ama iş görür herhalde. Ne dersiniz?


       Bu arada facebook sayfamız açıldı. Beğenmek için buradan buyurun...


13 Mayıs 2012 Pazar

anneme...

       Kaç yaşlarında olduğumu hatırlamıyorum ama daha okula bile başlamamıştım. Abimle birlikte, komşumuzun kızının yardımı ile kibrit ve kibrit kutularını kullanarak içine fotoğraflarımızı koyduğumuz bir anneler günü hediyesi yapmıştık. Aradan yıllar geçti, büyüdük, okullar bitirdik, evlendik, bambaşka hayatlar yaşar olduk. Neredeyse o günden sonra her şey değişti; en başta biz değiştik. Ama bu süre zarfında değişmeyen tek bir şey vardı. Küçücük parmaklarımızla yaptığımız hediyenin misafir odasında bulunan vitrindeki yeri...
       Hatıralar canlandı gözümde ve aldım elime boyalarımı tıpkı o günkü gibi, yaptım resmimi. Emeğimizi her şeyin üzerinde tuttuğun, sabırla büyümemizi beklediğin, güvenini ve desteğini bizden hiç eksik etmediğin ve tabiki esirgemeden sunduğun sonsuz sevgin için teşekkür ederim annecim ve (tabi ki babacım). Anneler günün olsun...

8 Mayıs 2012 Salı

romantik kedime ufak bir veda...

       Çini...
       Toprağın camla kaplanıp ateşle buluşmasının tutkulu bir hikayesi...
       Üniversite de hep ilgimi çeken ama bir türlü vakit ayıramadığım ama okuldan mezun olduktan sonra  hemen eğitimini almaya başladığım bir geleneksel sanatımız. Toprak, hava, su, ateş... Yaratılışımızdaki malzemelerin ortaklığından mıdır nedir bilmem ama ben de bir tutku halini aldı.
       Başlarda hobi olarak yaptığım uygulamalar zamanla ilerledi. Birilerinin beğenilerini kazanmaya başladı. Fakat uzaktan uzağa sevilen ama bir türlü alınmayan çinileri küçülttüm, küçülttüm... ve takıya dönüştürdüm. Bazen klasik üslupta bazen de serbest desenle hazırlıyorum çinilerimi. Keyifle hazırladığım takılarım, el yapımı formlar üzerine hayal dünyamı aktardığım ve yine elde dekorladığım için her zaman kişiye özel, asla birebir aynısı olmayan özel bir hediye verme imkanı sunuyor insana.
       Zaman zaman paylaşımlarda bulunmayı planladığım geniş alan çalışmalarımdan, tabak-çanak, pano...vs.lerimden önce geleneksel üsluptan uzaklaşarak hazırladığım mini koleksiyonumun bir parçası olan "ROMANTİK KEDİ"me öncelik vermek istedim. Neden mi? Çünkü kedim aklandı paklandı, güzelce paketlendi ve yeni sahibine doğru Konya'ya yola çıktı. Umarım güzel günlerde kullanılır...
       Böyle gecenin bir vakti yalnız başına dolunayı seyreden kara kedime romantik denmez de ne denir :)
       Sevgili eşimin yardımları ile hazırlanmış (sanki yardımdan biraz öte ama neyse tebrikleri üzerime toplamak için ben yapmışım gibi anlatayım :p ) ilk hediye kutusu denememiz. Not kartı da benim okuldan kalma malzemelerimi kullanarak hazırladığım bir sürpriz olacak Konya'ya...
       Ne dersiniz? Sizce nasıl olmuş ilk hediye kutumuz?

Diğer ürünlerime göz atmak isterseniz...
http://emeksensin.com/tasarimdukkani
http://www.eleseri.com/magaza/tasarimdukkani
http://www.pasaj.com/dukkan/tasarimdukkani